Diş doktoru ve aynı zamanda koleksiyoncu olarak sayısız sergiye imza atan Ulvi Sulaoğlu, Akademik Bakış Programında Michael Kuyucu’ya diş hekimliği eğitimini ve kendisine ait koleksiyonları anlattı. Sulaoğlu gününüzde diş hekimliği fakültelerinden çıkan öğrencilerin büyük bir bölümünün tam yetişmeden mezun olduğundan yakındı. İşte Ulvi Sulaoğlu’nun Akademik Bakış Programına yaptığı açıklamalar:
Hastaların Genel Yapısını Öğrenmeden Mezun Olan Arkadaşlar Var
Ben bu mesleği her zaman öneriyorum, fakat şöyle bir bölüm var, eskiden diş hekimliği çok saygın çok istenilen ve girmek için de mücadele verilen bir fakülteydi. Şimdilerde ise o kadar çok özel okul açıldı ki bu özel okulların açılmış olması tercihi arttırdığı gibi eğitimdeki kaliteyi de düşürdü. Buda ne oluyor? Doğru düzgün bir şeyler öğrenemeden en azından hastaların genel yapısını öğrenemeden mezun olan arkadaşlar çıkıyor.
Biz Daha Mezun Olmadan Muayenehane Bile Açabiliyorduk
Tabiri doğru kullanalım, gerçekten öğrenmeden çıkıyorlar mezun oluyorlar mezun olduktan sonra da kendilerini yeterli hissedemiyorlar. Örneğin biz üçüncü sınıftaydık muayenehane açabilmiştik ya da dördüncü sınıftaydık muayenehane açabilmiştik. Neden bu cesareti bize göstermişlerdi? Çünkü o formasyonu bize kazandırmışlardı.
Şimdi bakıyorum branşlara ayrılmış diş hekimliği çok fazla branşlara ayrıldı. Hastalar gittiği zaman bir diş hekimine değilde ki öğrenmişlerde bir ortodontiste bir endedonticiye böyle gitmem gerekiyor diye düşünüyor. Bizim dönemimizde biz bunların hepsini yapabilen yapabilecek şekilde yetiştirilmiş hekimlerdik.
Gazete Kolleksiyonculuğunda İddialıyım
Benim asıl konum bir kere yıllar yılı ben kağıt toplarım kağıttan kastım gazete ve dergi toplarım. Gazete ve dergiler 1800lü yıllardan Osmanlıca yani eski Türkçe yazılmış Arap harfleriyle yazılmış gazete ve dergiler toplarım. Atatürk’ümüzün öldüğü gün ve sonraki günün gazetelerini topladım bugüne kadar. Cumhuriyet gazetesi biliyorsunuz, Cumhuriyet döneminde de devam ediyor eski yazıyla da devam ediyor. Oradan başlayıp Cumhuriyet gazetesinin bugüne kadar basılan sayılarında Atatürk’ün 10 Kasım tarihli gazetelerini topluyorum. Bütün milli bayramlarda yayınlanan gazeteleri topluyorum. Seçim gazetelerini topluyorum. Seçim sonuçlarını topluyorum. Bunları sergiliyorum sergi yaptım. O yaptığım sergiler de de bunlar konuşuluyor konuşulurken de anlatıyorum o derginin ya da gazetenin ne anlama geldiğini ve onu anlattığım zamanda ne kadar eksiklerim olduğunu anlıyorum ve tekrar başa dönüp yeni şeyler bulmaya çalışıyorum.
Bugüne Kadar 23 Sergi Yaptım
Ben bugüne kadar 23 adet sergi yapmışım ama tabi bu 23 ayrı sergi değil. Örneğin 10 Kasım gazeteleri sergisini altı kez yapmışım çeşitli yerlerde Kartal’da Tuzlada Yeşilköyde ve çeşitli yerlerde bunu tekrarladım Beylikdüzü’nde özellikle tekrarladım. Bunu altı kez yaptım mesela ve “Osmanlı’dan günümüze seçmeler” isimli bir sergim var. Burada karışık hani bir tabir vardır ya ortaya karışık hesabı her çeşit gazetenin bulunduğu bir sergi ile dört kez yaptım. O sergide de özellikle gazeteleri daha çok anlatma şansım oldu. İnsanların çok ilgisini çekti çünkü unutulmuş olan olaylar var. O unutulmuş olaylar halkın belleğinde yer yapmış olaylar var. O olayların gazetelerini karşılarına koydunuz mu size çok şey anlatıyorlar. Ben anlatıyorum bir şeyler ama onlarda bana daha çok şey anlatıyorlar. Dolayısıyla onların anlattıkları çok çok önem kazanıyor. Ben bunu niye atlamışım diyerek tekrar çalışmama hız verip daha güzel şeyler çıkartmaya çalışıyorum.
Bu arada benim topladıklarımı on kalem yaparsanız yedinci sekizinci veya onuncu kaleme film sanatçıları gelir. Oradan daha çok meşhur oldum. Küçüklükten beri Türkan Şoray’a karşı bir zaafım vardır sevgi olarak. Bu sevgiye bağlı olarak hep Türkan Şoray’la tanışmak istemişimdir. Çok şey topladım Türkan hanımla ilgili bütün filmlerin afişleri topladım çeşitli fotoğraflarını topladım gazete haberleri topladım.
Yıllardır Artist Defterleri Hazırlıyorum
Bir de efendim şöyle artist defteri diye bir defter vardır bilmem yaptınız mı gençliğinizde? Yetiştiyseniz bilirsiniz gazetelerden fotoğrafları kesersiniz o deftere yapıştırırsınız. Artist defteri. Ben küçüklükten beri bunları kesip yapıştırdım kesip yapıştırdım emin olun 50 li yıllardan 40lı yıllardan da resimler var, bugünden de var. Yine fotoğrafların kesilmiş oraya yapıştırılmış gazete fotoğraflarından bahsediyorum. Böylece bir defter oluşturuyorsunuz. Böyle 40 taneyi geçen defter sayım var ve Türkan Şoray biraz daha ağırlıkta ama dediğim gibi çeşitli sanatçıların da hala elimde bir çok defterleri var. Emel Sayın var Zeki Müren var Filiz Akın var. Fatma Girik var İzzet Günay var Ediz Hun var. Bunların hepsini hazırlamış durumdayım bir teklif gelse kesinlikle bunlarla ilgili bir sergi yapabilirim.
Türkan Şoray Sergime Türkan Hanım da Geldi
Bu bağlamda geçmişte Türkan Şoray ile ilgili bir teklif geldi Zeytinburnu belediyesinden 2017 yılıydı. Güzel bir sergi yaptık kendisi de katıldı. Onu belediye davet etti ama ben de şart koşmuştum belediyeye davet edilsin ve kitap yapılsın diye şart koşmuştum. Dolayısıyla kendileri katıldılar ve bizi çok mutlu ettiler. Birlikte sergiyi gezdik ve onun yaptıklarını koydum. Çok ilgimi çeken bir olaydır Türkan hanım dediki ya “bu fotoğrafların bazıları ben de yok” dedi. O biraz nezaketinden olsa gerek.
Sergi Açmak İsteyenlere Tavsiyem AVM’leri Başvursunlar
Şöyle söyleyeyim bir kere siz belirli bir yere geldiğiniz zaman sizde olanları biliyorlar, o ona söylüyor, o ona söylüyor ve bir şekilde duyuyorlar. Genelde belediyeler ve alışveriş merkezleri, büyük alışveriş merkezleri bu konuda duyarlılar. Onlar size teklifte bulunup “gelip burada bir falanca sergi yapar mısınız” ya da “sizin şu serginizi gezmiştik çok güzeldi bunu burada tekrarlar mısınız” diyorlar. Ama bakın ben profesyonel anlamda almıyorum olayı ben buradan bir para kazanmış değilim yanlış anlaşılmasın. Zaten belki de beğenilmesinin bir yanı da bu oluyor çünkü koşuşturuyorum, onları güzel takdim edebilmek için bir sergi için bir kreatör lazımdır. Ben bir yerde kreatörlüğünü de kendim yapıyorum ama şimdiye kadar beğenildi. Çünkü çerçeveli bir gazete ya da çerçeveli bir Atatürk fotoğrafı ya da çerçeveli bir Türkan Şoray fotoğrafı insanları etkiliyor. Onu takdim etme şekliniz çok önemli.
Sergi açmak isteyenlere alışveriş merkezleri ile özellikle irtibat kurmalarını tavsiye ederim. Çünkü bunların böyle bir şeye ihtiyacı var: Hem reklam açısından hem de maddi bir destekte bulunuyorlar bu iş için. En azından çerçeveleri yapıyorlar.
Plak konusuna gelince Türk müziğinin doğuşu diye bir konuşma hazırlamıştım. Bunu Beylikdüzü Belediyesi’nde yaptık. Orada tangolardan başlayıp Türk müziğine geçişi anlattım. Ve plaklarını çaldım. Şöyle söyleyeyim 1960 yıllardan yani Erol Büyükburç‘tan bugüne kadar gelişini takip edip hürriyet gazetesinin yapmış olduğu Altın Mikrofon yarışmasından dem vurarak 1970 yılına kadar getirdim. Ondan sonra da bunuda aşarak plak dönemini tamamen bitirip artık bundan sonra kaset dönemine geçilmiştir diye plakların tamamını çaldım.
Bu bağlamda o kadar ilginç şeyler yakaladım ki insanlar bunu biliyorlar. Adamların pikapı yok ama plakları elinde tutuyorlar. Bu kadar seviyorlar. Böyle benim gibi birini görünce de plakları bana hediye ettiler bazıları. 45’lik plak konusunda oldukça iddialıyım herhalde 2000’e yakın plağım vardır. Hepsinden bahsettiğim yalan olmasın. Hiç saymadım sayamam da zaten o kadar çok almışım ki ve bunların birçoğunu ben zamanında kendimi almışım. 70’li yıllardakileri kendimi almışım. Cem Karaca ile ilgili bir sergi yaptık. Cem Karaca’nın bütün plaklarını koyduk onunla ilgili birçok şey koyduk sergiye. Cem Karaca’nın şapkası bile vardı. Kreatör olarak birtakım atraksiyonlar da yaptık. Bir de minyatür sanatçısı bir arkadaşım var ona çeşitli objeler biblolar yaptırıp animasyonlar yaptırıp onları kullandık sergide.
Eski plakların o tanısı çok farklı ama sonuçta eski plak kullanılmış oluyor. Kullanılmış olduğu için çizikleri çok fazla. Ne kadar şey yapsanız bile o gürültüyü duyuyorsunuz. Buda hoş bir şey, o gürültüyü duymak arkadaki alt sesleri duymak güzel. Yeni yayınlanan LP’lerde eğer eski kayıt ellerindeyse yeni plaklara da çok güzel basıyorlar. Ama orijinal kayıtlara firmaların elinde değilse; daha önce yayınlanan bir CDden ya da kasetten plaklara basıyorlar, onlar çok başarılı olmuyor diyebilirim.
Program Podcasti Dinlemek için: