Covid-19 pandemisinin tüm mesleklere ciddi zararları oldu. Bu mesleklerden biri de sanat camiası. Özellikle müzik camiası çok büyük sorunlar yaşadı. Tarihte ilk kez ekonomik nedenlerden dolayı hayatlarına son veren müzisyenlere tanıklık ettik. Tüm bunların nedeni sosyal hakların eksikliği. Türkiye’de sendikalaşma konusunda maalesef biraz zayıf kaldı. Aslında kimsenin sendikalaşmayı önlemeye çalıştığı yok. Devlet belirli kurallar çerçevesinde sendikalaşmaya izin veriyor. Ama bu konuda bilinç çok zayıf. Müzik-Sen genel başkanı bu konuda ciddi çalışmalarda bulunan kişilerden biri. Sendika genel başkanı İpek Koçyiğit ile Akademik Bakış’ta Müzik-Sen’i ve sanatçıların sendikalaşması gerekliliğini konuştuk.

Sendika Kavramı İnsanları Korkutuyor

Sendikalar ciddi bir şekilde bizim halkımızı toplumumuzu çok korkutuyor. Böyle bir sürecimiz var. Aslında müzisyenler işçi biliyorsunuz. Bizler işçileriz. Saati, yaşam koşulları, düzeni olmayan bir topluluğun başını çekiyoruz. 1989 yılında kuruldu sendikamız. Bundan öncesi 1980 dönemi öncesinde tüm iş altında Türkiye genelinde bir sendikalaşma başlamıştı. Ama bunun sonucu 12 Eylül 1980 sonrasında yaşananlardan sonra tüm sendikalar kapandı. 1989 senesinde sendikamız kuruldu ve bu döneme kadar da güzel işler yaptı müzisyenler için. Çok fazla bilinmedi aslında. Ankara menşeili bir sendika. Bunun biraz sıkıntılarını da yaşadık aslında. Kurucumuz rahmetli oldu çok değerli bir basın yayıncıydı. Mehmet Çırkay çok etkili oldu çalışmalarıyla. Şimdi biz onun meşalesini taşımaya çalışıyoruz diyelim.

Sosyal Güvencesi Olmayan Sanatçıların Sendikasıyız

25 senelik müzisyenim. Aslında Fransızca öğretmeniyim ama müzik hayatım hiçbir zaman bitmedi. İşletmeci kimliğim de var ama onu çok kullanmak istemiyorum. Sonuçta bir STK’yı temsil ediyorum, onun başındayım. Ama sendikamız hiçbir sosyal güvencesi olmayan sanatçıların sendikası. Ve sendikada 9. Olağanüstü genel kurulunu 31 Ağustos’ta yaptı, ki o dönem biliyorsunuz tamamen müzik sektörünün pandemi dolayısıyla sıkıntılarını yaşadığı bir dönemdi. Bu dönemi hem sendikal anlamda hem de maddi imkansızlıklarla uğraşarak geçirdik diyebilirim size.

Müzisyen İşçi Kimliğini Unutmamalı

Kesinlikle insanlarda bir sendikalaşma bilinci yok. Sanatçı kimliği olan her bir bireyin bir korkusu var sendikaya karşı. Halbuki bizim anayasamızda yer alan bir hakkımız. Biz sokaklara çıkıp mandallık yapmıyoruz. Bir müzisyen bizlerden neler bekliyor sendika olarak, sosyal yaşam, iş güvencesi ve maddi imkanlarının çerçevesinde bir yaşam standardını oluşturmak istiyor. Ama müzisyenler bireyselliklerinden dolayı bundan yoksun kalıyorlar. Bir kere  müzisyenler işçi kimliğini unutmamalı bence. Bunun çerçevesi içinde davranmalı. Bir sürü oluşumlar var biliyorsunuz. Birliklerimiz var, derneklerimiz  var ve bu dernek çatısı altında bilmediğimiz, gerekli gereksiz derneklerin etkisinde kalan müzisyen dostlarımız var. Biliyorsunuz portföy çok geniş. Altyapısı olan müzisyen çok az ve özellikle sendika üyesi olan müzisyenlerimiz eğitimle de alakalı bir problemi var ve unun zorluğunu biz sendika olarak yaşıyoruz.

Sendika Korkusunu Atmalılar

Sendika korkusunu atmalı insanalar ayrıca egolarını da bırakmak zorundalar. Bu dönem artık dönem o dönem değil. Bunun ciddiyetinde olmamız gerekiyor. Bir korku var, sektörün başında olan arkadaşlar olsun, isim vermek de doğru değil. Hepimiz eşiz, dostuz, arkadaşız. Ama sektörün başındakiler bile bu korkuyla yaşıyorsa gariban müzisyen ne yapsın.

AB Sanatçısının Arkasında Oldu

Pandemi döneminde 11 aydan beri biliyorsunuz sektör çok büyük sıkıntıda. İntihar eden müzisyenlerimizin üç aşağı beş yukarı sayıları belli. Bunlar kesin net değil ama. Bu sanat sektöründeki sanatçıların, emekçilerin ciddi sıkıntıları olduğunu gösteriyor. Avrupa’da böyle şeyler yaşamıyoruz. AB sanatçısının, emekçisinin arkasında. Almanya’nın, Fransa’nın ve İngiltere’nin süreç boyunca ayırdığı bir fon var. Bu fonlardan sanatçılar güzel bir şekilde yararlandı. Fransa’da bir sanatçı 1000-1500 Euro arasında her ay düzgün bir şekilde parasını aldı. İngiltere keza 1 milyar 250 sterlin bir bütçe ayırdı, keza Almanya. Madem biz bu kadar sıkıntılar yaşadık, niçin devletimiz bize sahip çıkmadı? Bu soruyu onlara sormak istiyorum. Bu süreç var ve göründüğü kadarıyla bu süreç uzayacak. Bu süreç bize kötü bir şekilde yansıdı. Hiçbir güvencesi olmayan, sosyal yaşamsal. Biliyorsunuz çalıştığımız ortamları. Yeri geliyor yerin altında çalışıyor müzisyenler. Bir yaşam güvencesi yok. Bizi sadece şey gibi algılıyorlar, sahneye çıkıyoruz, eğleniyoruz. Ama bunun arkasındaki çalışma platformunu göz önünde bulundurmuyor insanlar. Biz eğlenmiyoruz. Biz mesleğimizi yapıp karşılığında ekmeğimizi kazanıp evimize para götürüyoruz. Ailemize bakıyoruz. Ve şu an gözlemlediğimiz zaman, dört yüz çarpı dört diyeyim ben, bir milyonun üzerinde kaçak çalışan müzisyen var. Bir roman tayfamızda var onlar ayrı. Onlar 13-14 yaşında başlıyorlar çalışmaya. Ciddi bir rakam var ve kayıt dışı çalışıyor bunlar. Teknik ekibi var, stratejisinde çalışan var, rodisi var.. Bu bir zincir.

Programı İzlemek İçin: