Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel, Michael Kuyucu ile Akademik Bakış programına konuk oldu. Türkiye’de yaşanan “kağıt sorunu” nun işlendiği programda İlker Yücel, Michael Kuyucu’ya önemli açıklamalarda bulundu. Gazetelerin kar etmediğini söyleyen İlker Yücel, Türkiye’nin kağıt üretiminde dışa bağımlı olduğunun altını çizerek “yerli ve milli bir kağıt” üretilmesi gerektiğini altını çizdi.
Hiç Bir Gazete Kar Etmiyor
Şu anda Türkiye’de hiçbir gazete bayilerden gazete satıp kar etmiyor. Türkiye’de bütün gazeteler zarar ediyor. Mesela bizim Aydınlık Gazetesi’ni 2 liraya değil de 6 liraya satmamız gerekiyor. 6 lira ancak kurtarıyor. Fakat kamunun onayıyla ilan desteği alan, hükümete yakın gazeteler ayakta kalabiliyor. Basın İlan Kurumu’nun, kamu ilanlarını dağıtırken verdiği hak edişler gazetelerin maliyetlerini karşılayacak durumda değil. Basın İlan Kurumu gazetelere dolar versin, çünkü kağıt Türk lirasıyla alınmıyor dolar ile alınıyor. Burada problemin çözülmesi gerekiyor. Kağıt alabileceğimiz kadar ilan parası almak istiyoruz. Basın İlan Kurumu’nun hak ediş düzenlemesini gözden geçirmesi gerekiyor.
Milli ve Yerli Kağıdımızı Üretmemiz Lazım
Yerel basın kırmızı alarm veriyor. Son 3 ayda 500’ü aşkın yerel gazete kapandı. Bazı yerel gazeteler de birleşerek ayakta kalmaya çalışıyor. Boyutunu küçülten dergiler var. Sıklığını azaltan gazeteler var. Şu anda Türkiye’de kağıt krizinden dolayı kitap basılmıyor. Arkasında desteği olan yayınevleri ayakta kalıyor. Yazılı basının ayakta kalması bir medeniyet kültür sorunu. Devletin, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde olduğu gibi SEKA’ya benzer işletmeleri kurması gerekir. Ayrıca milli ve yerli olarak kağıdımızı kendimiz üretmeliyiz. Devlet kendi kağıdını kendi üretmek zorunda.
Devlet Fabrikalara Sırtını Döndü
Sadece SEKA için değil, bütün Cumhuriyet döneminde kurulan fabrikalar için şu tespiti yapabiliriz; yatırım yapılmadı öldürüldü! Yavaş yavaş verimsizleştirildi. 1950’den beri devletin kamu ekonomisinden elini eteğini çekmesi propagandası yapıldı ve özellikle Turgut Özal döneminde ivmelendirildi ve Türkiye fabrikasız bir ülke haline getirildi. 2002’de en son gelen hükümetin de 2015’e kadar çizgisi bu yöndeydi. Yakın zamanda hükümet yönetiminin fabrika açtığını hatırlamıyorum ben. Devlet fabrikalara sırtını döndü.
Bu Atatürk’ün politikasına da ters bir politika. Türkiye üreten bir ülke olmalı. SEKA’ya da yatırım yapılmadı ve makineleri geliştirilmedi. Üzerinde bulunduğu değerli araziler, hükümete yakın iş adamlarının önüne konuldu. Ama tren kaçmış değil, hala kağıt fabrikası için adımlar atılabilir.
Atatürk İlk Türk Kağıdına: “Medeniyet Hamuru” Dedi
Hükümet kendisinden önce olan her şeyi kötü zannediyor! Oysaki Cumhuriyet yönetimi savaştan çıkmış bir yönetim ve Atatürk önderliğinde olan bir yönetim.. Cumhuriyet yönetimi tek bir şeye odaklanmıştı; “Benim milli sanayim, milli tarımım, milli savunmam olacak” demişti ve SEKA da onun ürünüydü. Mehmet Ali Kağıtçı ilk üretilen kağıdı Atatürk’ün eline verdiğinde Atatürk kağıdı elliyor ve “Bu bir medeniyet hamurudur” diyor. Kağıdı medeniyetle özdeşleştiriyor, bu çok önemli bir refleks. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yaptığı toplantıdan sonra zam kararı alındı. Dosyamız cumhurbaşkanlığına gitti. Önceden TBMM’den kararların çıkması daha sağlıklıydı. Şimdi tamamen bu olayı anlatan kişinin insiyatifine bağlı. Bizim dosyamızın hızlıca Cumhurbaşkanı tarafından ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunu da yapmazsa hükümet büyük hata yapar. Zaten taşı yukarı atıp altından havaya bakıyor birçok konuda. Yaptığı hataları düzeltmeye çalışıyor. Yazılı basın konusunda “Hükümet bu soruna eğildi ve çözdü” dememiz büyük dileğimiz.
Aydın Doğan Hep Batının Yanında Oldu
Ana akım medya gazetecilikten çekilmek istiyorlar. Bir de “Ana akım medya kaldı mı?” sorusunu sormamız lazım önce. Aydın Doğan’ın medya sektöründen el çekmesiyle birlikte Türk basını belki gazetecilik niteliklerinin bir kısmının kaybolması bakımından zarar vermiştir, ama siyasal tutum ve haberin işlenmesi bakımından zarar vermemiştir; çünkü o medya grubunun da batının yanında olduğu, batının Türkiye’ye yönelik baskısında aracı olduğu zamanları oldu. Demirören Grubu’nun da herhangi bir gazetecilik vasfı katacağını düşünmüyorum. Hürriyet ve Milliyet’in bu konuya yaklaşmama sebebi de bu. “Yazılı basın alanından yavaş yavaş çıkalım, burası zaten kar etmiyor” diyorlar.
Gazetecilik Bitmez Daha Zamanı Var
Bu konu bütün meslektaşlarımızın tartışması ve üzerine fikir geliştirmesi gereken bir konu. Aslında cep telefonuna gelen bilgiyi ertesi gün okumak için yeni nesil gazete almaz bu doğru. Ama bilginin değerlendirilmesi lazım. Sosyal medyada bütün kurumlar ilk ben vereyim derdinde olduğu için en ham haliyle veriyorlar. Yazılı basın da bir niteliksel avantaja çevirebilir bunu. Aydınlık Gazetesi ise 1921’den beri var olan, hayata emekçinin gözünden bakan bir gazete. İnternete yatırım yapıp, bir yandan da kağıttan vazgeçmemek gerek. Yazılı basından çekilen kurumların internet tıklamaları da azaldı. Televizyonlar daha etkili, izlerken para vermiyorsunuz ve televizyonlar güne gazete manşetleriyle başlıyor. Gazetenin gündemi televizyonun gündemini de belirliyor. Siz yazılı basından çekilirseniz ertesi gün gündemi belirlemekten de mahrum kalıyorsunuz çünkü internetin manşeti yok. Yazılı basın televizyonun ve radyonun gündemini belirleyerek ayakta kalıyor. Dolayısıyla daha zamanı var.
Programı İzlemek için Tıklayın: