Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Üçüncü Akademik Bakış programında Prof. Dr. Michael Kuyucu’nun konuğu oldu. Prof.Dr. Uğur Üçüncü Akademik Bakış Programında Hikmet Öksüz ile beraber kaleme aldığı "6-7 Eylül 1955 Eylül Olayları" kitabını ve dönem yaşanan olaylarla ilgili edindiği yeni belgeleri anlattı. İşte Uğur Üçüncü’nun programda anlattıklarının satır başları:
Kitabın Birinci Bölümü Olaylara Giden Süreç Anlatıldı
Kitabın birinci bölümünde ifade ettiğimiz gibi bu 6-7 Eylül’e giden süreç yani Türkiye açısından Türkiye’deki gelişmeler yer alıyor. Aslında zincirleme hadiseler bunlar. Yani bu hadiseleri incelemeden 6-7 eylülü doğrudan anlatırsak anlaşılmazdı. Bu evveliyatı itibariyle bir süreci biz burada görüyoruz.
Özellikle
Türkiye’deki Kıbrıs meselesi 1950lerde yani Demokrat partisi iktidara geldiğinde Fuat Köprülünün açıklamasında “böyle bir meselemiz yoktur” deniliyordu. Yani Kıbrıs meselesi İngiltere’nin iç işleri olarak görülüyordu. Hem demokrat partinin ilk geldiği zaman hem de evveliyatındaki Cumhuriyet Halk Fırkası döneminde de aynı mantık vardı. İşte bu süreç nasıl ilmek ilmek gelişti bunu anlattı.
Türk & Yunan İlişkilerinin O Dönemdeki Rolü
Bu süreci incelerken soğuk savaş döneminin konjonktürel durumunu da göze almak lazım. Bugünden o günü bugünün argümanlarıyla değerlendiremeyiz. Yunanistan denilince Türklerin aklına ne geliyor? Türkiye denilince Yunanistan’ın aklına ne geliyor? Hem siyasi merciiler hem kamuoyu noktasında. Atatürk’ün Venizelos döneminde gündemler birden yumuşatılıp barış ortamına dönüştürülebiliyor ama tam tersine yine siyasiler açısından küçücük bir kıvılcımla karşılıklı düşmanlığa da dönüştürülebiliyordu. O dönem ülke olarak yumuşak karınlarımız vardı. İstanbul’da yaşayan Ortodokslar gibi, Batı Trakya’da yaşayan Türkler gibi. Bunlar iki siyasi iktidarın yani Türkiye ve Yunanistan hükumetlerinin arasındaki gerginliklerin maalesef kurbanları oluyorlardı. Her açıdan gerilimler buralara yansıyordu yumuşak karınlarıydı. Hala daha bu strateji bazen izleniyor. Şimdi bu ilk kısımlardı dediğimiz gibi olaylara giden süreçleri biz ele aldık gördük ki toplum karşılıklı olarak birbirlerine karşı ötekileştirmeyi nefretleştirme stratejisi izlenmiş ve bu anlamda gelişmiş.
6-7 Eylül Olayları Sadece İstanbul’da Yaşanmadı
Kitabın ikinci bölümde hem 6-7 eylül olaylarının geçtiği yerleri yani İstanbul’da vardır ama İzmir’de de vardır. İzmir’de de Rum çok yoktur ama Yunanlı vardır. NATO oradadır NATO’da Yunan askerleri vardır az da olsa Rum vatandaşlarımız da vardı. Bu olaylar İzmir’de İstanbul ile aynı zamanda başlıyor. Vali Kemal Hadımlı’nın yönetiminde İzmir’de de hadiseler istenmeyen şekilde gelişiyor. Ankara’da da yaşanmıştır fakat İstanbul ve İzmir kadar değildi. Sadece buralarda da değil örneğin Adana, İskenderun, Bursa gibi yerlerde de olmuştur.
Olaylarda Kıbrıs Türk Cemiyetinin Rolü
6-7 Eylül Olaylarının cereyan etmesinde gazeteler çok etkili olmuştur. Kıbrıs Türk’tür cemiyetinin yaklaşık 150 şubesi vardı. Onlar tarafından bu olaylar desteklendi. Sürekli mitingler yapılarak Kıbrıs’taki Kıbrıs Türklerinin uluslararası haklarını savunma amaçlı mitingler yapma hakkı vardı. Fakat bu iş bir süre sonra dezenformasyona dönüştü.
Olayları Tetikleyen Bir Diğer Konu da Kıbrıs Gündemidir
Kıbrıs Türk’tür cemiyeti yöneticilerinin %80’i Demokrat Partiliydi. Daha sonraki süreçte de bunları göreceğiz hem önemli gazeteciler var hem de istihbaratı temsilcileri de görüyoruz burada. Bu sadece kurumdan ibaret değil tabii ki milliyetçi talebe cemiyetleri var birlikleri var federasyonları var. Kıbrıs meselesiyle alakalı kamuoyunun Kıbrıs konusunu içselleştirmesi ve öte yandan özellikle Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması noktasında hareket eden tüm unsurlara karşı bir tepkiliydiler. Bu tepki öyle oluyor ki kutlanan bayramlara kadar yansıyordu. Özellikle 1955 yılı neredeyse hep bu hadiseler üzerinden yürüdü. Tabii biz bu hadiseleri ortaya koyarken yaşanan hadiselerdeki yaralılar ölenler tahribat bunları kalem kalem ortaya koyduk. Binalara kadar ve sadece Rum vatandaşlarımız değil Ermeniler Museviler Türkler de zarar gördü. Kitapta 6-7- Eylül
Yargılanmalarına Özel Bir Yer Ayrıldı
Kitabın üçüncü bölümünde örfi idare yani bu hadise sürecinde ve bu hadise sonrasında iki defa ilan edilen örfi idare nasıl taktik edildi, suçlular nasıl yakalandı, yakalanan mallar ne oldu gibi konuları anlattık. Yargılamaların önemli bir kalem hem tahripçiler, çapulcular bunların yargılanmaları Kıbrıs Türk’tür cemiyetinin yöneticilerinin tutuklanması, yargılanması süreçlerini işledik. Olay
Komünistlerin Üzerinde Atılmak İstendi
Komünistler bu yargılanmalarda kurban edilmeye çalışıldı aslında. Hükumet tarafından bütün suç komünistlere atıldı. Aslında bir alakaları yoktu ama o devirde komünizm bir kara boya şekline getirilmişti. Uluslararası alana şu imaj verilmeye çalışıldı “bu kötü olayları Türk-Yunan dostluğunu bozmaya çalışan komünistler yaptı onlara gereken cezayı vereceğiz” dendi. Oysa istihbarat raporlarında komünistlerin hiçbir alakalarının olmadığı ifade ediliyor ve bu raporlarla sunuluyor. Raporlarda “Zaten elde avuçta birkaç yüz komünist var bunların hepsini biz takip ediyoruz bu olayları yapmalarının imkanı yok” dendi. O Dönem Aziz Nesin’ler bile içeri atıldı Kemal Tahir bunlar da bu olaydan dolayı aylarca hapishanede yatmıştır.