İTÜ T.M.D.Konservatuarı Dr.Öğretim Üyesi  Göktan Ay, Akademik Bakış’ta Michael Kuyucu’ya  yüksek öğretimin sorunlarını anlattı.

Kültür Bakanı Sekiz Kez Değişti

Sürekli bakanlar ve yönetmelikler değişiyor. Kültür Bakanı 8 kez değişti, ama hala bakanını bulamadı. “Açılışlarda bulunmak, resim vermek, tweet atmakla” görev yapılmıyor. Devlet sanatçılarının, yıllardır konuşulan ikramiyelerinin maaşa katılması konusu bile halledilemedi. Oysa yasal hakları…

 

Bürokratlar Sanat – Kültür Alanını Bilmiyor

“Liyakat” ve “ehliyet” sahibi olmayanların üst görevlere atanması en büyük sorundur. Özellikle “İstanbul Türk Müziği Festivali” çalışmaları nedeniyle, 27 yıldır birçok kurum ve kuruluşla görüşüyor, çalışıyorum.  Kamu yönetimindeki bazı bürokratlar özellikle sanat-kültür alanının bilmedikleri ve tanımadıkları için, kendilerine söylenenleri sorgulamadan ve anlamadan aynen yapmaya çalışıyorlar.

Kültür Müdürü Makamları İşgal Ediliyor

Kendileri ile görüşmeye gelen sanatçıyı bile tanımıyorlar, ama “Kültür Müdürü” diye makamı işgal ediyorlar. Bilgi ve tecrübesi olmadığı için söyleneni aynen yapıyor, ama bir adım ilerisini göremiyor. O nedenle; kamu yönetiminde “kariyer, liyakat ve sadakatın” birbirinden ayrılmaması gerekir. Bunlar arasındaki dengesizlikler, ciddi krizler ortaya çıkmaktadır.

Kişi Makamdan Güç Almamalıdır!

Benim bir sözüm var: “Kişi makamdan güç almamalı, makama güç vermelidir. Ancak, o şekilde kurumlar gelişir, büyür ve üretim artar.”

Her alanda –nedense-  arkadan geliyoruz. “Muhafazakar” yapımız değişimi zorlaştırıyor, uyumda zorlanıyoruz. Oysa çok değerli ve nitelikli yetişmiş insanlarımız var. Yeni dünya düzeninde müzik ve sahne sanatlarının gücü, çeşitliliği, zenginliği, toplumbilimlerle olan etkileşimi nedeniyle “Güzel Sanatlar” alanından ayrı tutularak bağımsız ele alındığını belirtmiş ve “Güzel Sanatlar Fakültesi” içinde Müzik Bölümü’ne/ASD’ye, Sahne Sanatları Bölümü’ne/ASD’ye izin verilmemesini dillendiriyoruz… Şimdi, örnek olarak “Güzel Sanatlar Fakültesi” içinde yer alan bölümleri veriyor ve akademik platformlarda tartışılmasında yarar görüyorum;

 

  1. Sanat Tasarımı ve Yönetimi Bölümü
  2. Resim, Heykel ve Grafik Tasarımı Bölümü
  3. Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü
  4. Sanat Eserleri Konservasyonu ve Restorasyonu Bölümü
  5. Sinema ve TV Bölümü
  6. Fotoğraf, Çizgi Film ve Animasyon Bölümü
  7. Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü
  8. Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü
  9. Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü
  10. Sahne Dekorları ve Kostümleri Bölümü

 

Kriteler Nedir?

 

Müzik terminolojisinde birlik sağlanmadı. MEB’in “Müzik Dersi Öğretim Programı” dili ile YÖK’ün “Müzik Dersi İsimleri Sadeleştirme Taslağı” farklı…

 

GSL’yi bitirip konservatuvara gelen öğrenciye, akademisyen “Yanlış biliyorsun, o öyle değil v.b.” diyecek. Suç kimin olacak?

 

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet N. Ersoy, MEB ile sanat eğitimi alanında imzaladıkları iş birliği protokolünün güzel sanatlar alanında fark yaratacağını söyledi.

 

https://www.kamudanhaber.net/guncel/meb-ile-turizm-bakanligi-sanat-egitimi-protokolunu-imzaladi-h443012.html

Ülkemizde 48 konservatuar var (48.yeni kuruldu). 85 Güzel Sanatlar Lisesi, bulundukları illerdeki üniversiteler, konservatuvarlarına ve GSE Müzik Eğitimi/Öğretmenliği ABD’lere  bağlansaydı daha doğru olmaz mıydı?

 

İstanbul’da 5 GSL vardı, Beşiktaş’ta bu yıl açılacağı duyuruldu. 3 GSL neye göre seçilmişti?

Diğerleri üvey evlat mıydı?

 

3 üniversite seçiminde kıstas neydi? Mesela; İ.Ü.Devlet Konservatuvarı seçilmiş, MSGSÜ Devlet Konservatuvarı neden dışlanmıştı? Aranan kriterler neydi?

 

Türkiye’de ilk çalgı müzesini kuran, ulusal-uluslararası birçok etkinlik yapan, plak-CD-kitap yayınlayan, ilk 10 konservatuvar içinde yer alan, Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı neden bu listede yoktu?

 

GSL’lerde Program Hazırlama, Kitap Yazma Yöntemi

 

YÖK, bir akademisyene (genellikle aynı kişilere) görev veriyor, “Komisyon kur” deniyor. Sağolsun o da; kendine ses çıkarmayacak, akıllı olduğunu onaylayacak, eğitim planları hakkında tek bir makalesi, çalışması v.b. olmayanlardan ekip kuruyor. Çalışma; olağanüstü oldu, mükemmel oldu, bugüne kadar yapılanların en iyisi v.b. denerek YÖK’e sunuluyor. YÖK’te müzik insanı olmadığı için geçiyor. Sonra işin uygulamasına geçiliyor, sorunlar başlıyor. Bu defa kim hazırladı? soruları başlıyor ve kimse üstüne alınmıyor. O nedenle, raporların sonuna emeği geçenlerin mutlaka yazılması gereklidir. Akademisyen mademki alanda uğraş vermiş ve imza atmıştır, savunmasını da yapabilmelidir. Gelelim yayınlara: Kitabı yazanların branşı ne?, Alan mensubu da, o dersin öğretmeni mi?, Bağlama çalmayanın, bağlama metodu yazması olabilir mi?, Bağlama çalmayanın ”Haydar haydar’ı notaya alması mümkün mü?, Keman çalmayanın, keman dersi kitabı yazması mümkün mü?, Mesela, G.S.L.’de okutulan kitapları kim yazmış?, İşte size bir bildiri konusu… Her alanda olduğu gibi müzik alanında da bir olmak, beraber olmak, değişik isimlerden komisyona üyeler almak, her akademisyeni çalıştığı alanda değerlendirmek, ehliyete önem vermek v.b. şarttır.

 

Hiçbir Y.L./Dr. eğitimi, lisans eğitimini karşılamaz

Her kişinin istediği alanda Y.L./Dr./Sy. yapması doğaldır. Ancak bu programları bitirenler kesinlikle kadrolu olarak Dr.Öğr.Üy./Doç./Prof. olamazlar. Çünkü lisans eğitimini hiçbir Y.L./Dr. eğitimi karşılayamaz. Zaten bunun için LİSANSÜSTÜ EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ’ne “Özel öğrenci kabulü” mad. eklenmiştir. “MADDE 31 – (1) Bir yükseköğretim kurumu mezunu veya öğrencisi olup, belirli bir konuda bilgisini artırmak isteyenler, enstitü anabilim/ana sanat dalı başkanlığının onayı ile lisansüstü derslere özel öğrenci olarak kabul edilebilir.” Bu mad. göre, bilhassa müzik ve güzel sanatlarda “Alan/benzer-yakın alan” dışında bir kişiye; Yüksek Lisans ve Dr. yaptırılarak, müzik ve G.S. kurumlarına kadrolu atanması yönetmeliklere göre yanlıştır.

 

Hiçbir Y.L./Dr. eğitimi, lisans eğitimini karşılamaz. Bunun için, lisansı farklı olan müzik yetenekli gençlerin eğitim almaları için bu madde geçerlidir. Ama bu eğitimi alanlar, lisans dışı alanda kadrolu atanamazlar. Özel öğrenci statüsünde ders alanlar öğrencilik haklarından bile yararlanamamaktadır.

 

MEB Müzik Dersi Öğretim Programında Tenakuzlar Var

 

Tenakuzlar var. Maddeler bir türlü hayata geçirilememiş. Örnekler; • Yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası müzik türlerini tanıyarak farklı kültürlere ait ögeleri zenginlik olarak algılamasını sağlamak, Bu madde işlevsel olduğuna göre, gençler neden kendi öz müziklerini değil de daha çok popüler müzikleri dinlemekte ve  kişileri takip etmektedir? Eğitim Fak. GSE Bölümleri’nde yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası müzik türleri teorik olarak öğretiliyorsa, uygulama yoksa bu tanımam nasıl sağlanacaktır?  Müzik aracılığıyla zihinsel becerilerinin gelişimini sağlamak, müziğin zihinleri geliştirdiği, beyni motive ettiği bilinmektedir. Ama Türkiye hala “Hangi müzik?” sorusunu tartışmaktadır. Bir çiftlik sahibi anlatmıştı, ineklerin sütünü artırıyor diyer sürekli çiftlikte klasik batı müziği çalınıyormuş. Ancak bir süre sonra seyis ve çalışanlar; “Hanım, hanım… Biz bu müzikten bir şey anlamıyoruz. Şevkimizi kırıyor. Hele birden yükselmeler yok mu! Biz bu müziği istemiyoruz” diyorlar. Hanım, “Ne çalalım?” deyince,  “Yöresel oyun havaları istiyoruz” demişler. Müzik değişmiş, herkes memnun, enerji artmış, çalışanlar kendilerini daha fazla işe vermişler ve bu arada süt üretimi de artmış. Çocuklara da müziğin gücünü, onları müziğe sokarak, içselleştirerek sağlamak gerek. Bu yapılabilir mi?

 

MEB’in “Pedagojik Formasyonu” Kaldırılırken Hak Kaybı Olmadı

 

Pedagojik formasyon, öğretmen olmak isteyen, fakat bölümü öğretmenlik alanlarından biri olmayan eğitim fakültesi dışında okuyan öğrencilere verilen bir program. 2023 eğitim vizyon belgesinde sertifikaya dayalı “Pedagojik Formasyon” uygulamasının kaldırılarak yerine lisansüstü düzeyde program açılması hedefine yer verilmişti.

 

Bu kapsamda, M.E.B. Talim Terbiye Kurulunun 29.06.2020 tarih ve 12 sayılı kararı ile yükseköğretim kurumları tarafından sertifika düzeyinde yürütülen “pedagojik formasyon sertifika eğitiminin” geçerliliğini yitirmesine karar verildi. Ancak, kazanılmış haklar ile ilgili bir madde yoktu, yoğun tepki ile hemen yeni bir yönetmelik yayınlanarak, hak kaybının önüne geçildi. Aynı MEB, olayın basında yer alması üzerine kararını düzeltmiş ve doğal olan, yapılması gereken, mağduriyeti gideren açıklamayı “müjde” diye vermiştir.

 

MEB; öğretmenlik alanları, atama ve ders okutma esaslarında düzenleme yaparak, “formasyon belgesi alanların kazanılmış haklarının” korunmasına karar verdi. MEB Tebliğler Dergisi’nin Temmuz 2020 sayısında yayınlanan “Öğretmenlik Alanları, Atama ve Ders Okutma Esasları”nda yapılan düzenleme ile “1 Ocak 2021 tarihinden önce pedagojik formasyon eğitimi sertifikası programını tamamlamış kişilerin kazanılmış hakları korunacağı” hüküm altına alındı.

 

Üç Tip Üniversite Olacak Ama Hala İlk 100’de Üniversitemiz Yok

 

Göktan Ay: Ben “Butik üniversite”yi uzun zamandır savunuyorum. Her üniversitenin bulunduğu yörenin özelliklerine göre yapılanmasını, fakülte kurulmasını diliyorum. Ama olmuyor: 132 Hulkuk Fak., 185 İlahiyat Fak., 82 GSF, 48 konservatuvar, birçok İşletme Fak. ile yol alınamıyor. Kanun çıktı ama hala Vakıf Üniversiteleri ile devlet üniversiteleri akademisyenleri maaşlarının eşitlenmesi gerçekleşmedi.

 

Vakıf üniversiteleri ile devlet üniversiteleri akademisyenleri ders ücretleri arasındaki uçurum devam ediyor. Vakıf üniversitelerinde  siyasallaşma tüm hızıyla devam ediyor. Bazı köşe yazarları “koordinatör” denerek maaşa bağlanıyor.

 

Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun Cumhurbaşkanı’na sunduğu Yükseköğretim Reformu Politika Belgesi’nde üç tip üniversite modeline yer verilmiş:

  1. ‘Tematik’,
  2. ‘Sınırlı alanda uzmanlaşmış’

3.‘Çok yönlü üniversite’ olarak yeniden yapılandırılacakmış.

 

Büyük, şaşalı hedefler bütün üniversitelerin misyon-vizyonunda var ve hepsi kendilerinin en önde, öncü, kabul edilen, uluslararası vizyonu v.b. olduğunu yazıyor. Ama ilk 100’de üniversitemiz yok.

 

Bizce;

  1. a) Yazılanların, uygulamaya aktarılması,
  2. b) Akademisyenlerin sorunlarının çözülmesi,
  3. c) saltanatının ve tahakkümünün sonlanması,
  4. d) 2007-2015 arası soruları çalarak unvan alan hırsız akademisyenlerin temizlenmesi,
  5. e) Öğr.Üy. ve Doç.lerin özlük haklarının iyileştirilmesi sağlanmadan,
  6. f) ÜAK ve YÖK’te her akademik unvanın temsil edilmeden, gelişme sağlanması mümkün değildir.